Ceza davalarında karşımıza çıkan karar türlerinden beraat kararı kişiye yükletilebilecek her türlü şüpheden uzak suç isnadının olmadığı durumlarda kişinin suçsuz olduğuna yönelik karardır. Halk arasında mahkemede beraat etmek, hakimin beraat kararı vermesi gibi tasvirlerle anlatılan durum kişinin ceza davası neticesinde ulaşabileceği en güzel sonuçtur. Aynı zamanda mahkumiyet kararlarının, hapis cezalarının bozularak beraat kararına dönüştüğü istinaf ve Yargıtay aşamaları da mevcuttur. Derhal beraat kararı ise Ceza Muhakemesi Kanunu 223/9 madde içeriğinde düzenlenmiş olup derhal beraat kararı verilmesi gereken haller de ilgili madde içeriğinde mevcuttur. Derhal beraat kararında kişinin eyleminin suç olarak nitelendirilmemesi, bu hususta delil toplanmasına gerek duyulmaması mevcut olup derhal beraat kararı ceza hukukunda kişilerin özgürlüklerini direkt olarak etkileyebilen bir durumdur. Tuzcuoğlu Hukuk Bürosu olarak yazımızda mahkemeden beraat etmek, beraat kararı nasıl alınır, beraat kararı bozulur mu, hapis cezası beraat olur mu gibi sorulara cevap verdik.
Beraat Kararı ve Derhal Beraat Nedir?
Beraat kararı ; ceza davalarında yargılama neticesinde fail hakkında cezaya hükmolunmama durumu bir nevi failin aklanma durumudur. Halk arasında da beraat kararı kişinin temize çıkması ya da suçtan aklanması olarak adlandırılmaktadır.
Derhal beraat kararı ise Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/9. Maddesinde yer alan, yargılanan kişi hakkında daha fazla delil toplanmasına gerek görülmeyen ve sanığa isnat edilen fiil yönünden beraat kararı verilen bir durumdur.
Beraat kararı delillerin toplanması ve değerlendirilmesi neticesinde verilen bir hüküm iken derhal beraat kararı daha fazla delil toplanmasına gerek görülmeyerek verilen bir hükümdür. Her iki karar da CMK kapsamında belirtilen hükümlerden olup diğer hüküm çeşitleri şunlardır;
- Mahkumiyet kararı,
- Ceza verilmesine yer olmadığı,
- Güvenlik tedbirine hükmedilmesi kararı,
- Davanın reddi kararı,
- Davanın düşmesi kararı.
Hangi Hallerde Beraat Kararı Verilir?
Yukarıda zikrettiğimiz gibi beraat kararı ceza davalarının en güzel neticesidir. Öyle ki beraat kararı neticesinde kişi ilgili suçtan dolayı hukuki anlamda suçlanamayacağı gibi toplum nezdinde de temize çıkmaktadır. Ceza Muhakemesi Kanunu kapsamında beraat kararı verilebilecek haller 223.maddede sayılmıştır;
- Uyuşmazlığa konu fiilin ilgili kanun kapsamında suç olarak tanımlanmamış olması,
- Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması,
- İlgili suç yönünden failin kast veya taksirinin somut olayda bulunmaması,
- İlgili suç her ne kadar sanık tarafından işlenmiş olsa da kanunda sayılan hukuka uygunluk neden/nedenlerinin bulunması,
- Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması.
1)Uyuşmazlığa Konu Fiilin Suç Olarak Tanımlanmamış Olması
Ceza hukukunun ve en nihayetinde Türk Ceza Kanunu’nun evrensel ilkelerinden biri suçta ve cezada kanunilik ilkesidir. İlgili ilke TCK m.2/1 ‘de düzenlenmiş olup buna göre ; “…Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz.Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz…” İlgili kanun da göz önüne alındığında kanunda belirtilmemiş bir eylemin suç olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Örneğin ; yere tükürme davranışı kanun kapsamında suç olarak nitelendirilmediğinden kişiye ceza verilemez. Bu fiil nedeniyle açılacak bir ceza davasında kişi hakkında mahkeme beraat kararı verecektir.
2)Yüklenen Suçun Sanık Tarafından İşlenmediğinin Sabit Olması
Bu husus suçun fail tarafından işlenmediğinin her türlü şüpheden uzak olacak şekilde sabit olması hususudur. İlgili suça konu eylemi gerçekleştiren kişinin fail olmadığı anlaşıldığında kişi hakkında beraat kararı verilebilecektir. Örneğin ; uyuşturucu ticareti yapma suçundan tutuklu bir kişinin aleyhinde ifadede bulunan tanığa uyuşturucu madde vermediği ispatlandığında kişi hakkında beraat kararı verilebilecektir.
3)İlgili Suç Yönünden Failin Kast / Taksirinin Bulunmaması
Ceza hukuku anlamında kast bir suçun tüm olası ihtimalleri bilinerek ve sonuçları kabul ederek aynı zamanda isteyerek işlenmesidir. Taksir ise dikkat, özen yükümlülüğüne aykırı eylemler neticesinde suçun meydana gelmesidir. Fail; kast veya taksirinin bulunmadığı durumlarda mahkemede beraat edecektir.
4)Hukuka Uygunluk Nedeninin Mevcudiyeti
Her ne kadar ceza davasında suç oluşmuş ise de somut uyuşmazlıkta hukuka uygunluk nedeninin varlığı halinde kişiye ceza verilmez. Örneğin meşru müdafaa kapsamında bir kişiyi yaralayan faile sınırları aşmadığı takdirde ceza verilemeyecektir. Kendisini silahla yaralayan kişiyi meşru müdafaa kapsamında öldüren faile ceza verilemeyecektir. Sanık, kendisine karşı gerçekleşmesi muhakkak olan haksız saldırıyı o andaki durum ve şartlara göre saldırı ile orantılı biçimde defettiğinden, meşru müdafaa hükümleri gereği sanığın kasten adam öldürme suçundan beraatine karar verilmelidir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 2014/2272 Esas, 2014/3418 Karar) Yine ilgilinin rızası halinde suç oluşmayacağından beraat kararı verilecektir. Örneğin malını parçalaması için faile veren kişiye karşılık mala zarar verme suçunun oluşmayacağı ortadadır.
5)Suçun Sanık / Fail Tarafından İşlendiğinin Sabit Olmaması
Ceza yargılamalarında ceza avukatının en çok kullandığı ilkelerden biri şüpheden sanık yararlanır ilkesidir. Bir ceza avukatı olarak bizlerin dosya kapsamında değerlendireceği şey failin aleyhinde toplanan delillerin her türlü şüpheden uzak olup olmadığıdır. Aslında bu ilkenin en önemli dayanağı ise şudur ; “Bir masumun cezalandırılmasındansa bir suçlunun cezasız kalması tercih edilir(Cesare Beccaria)” Ceza davasında kişi hakkında her türlü şüpheden uzak somut delillerin bulunmaması halinde kişinin suçu işlediği sabit sayılamayacağından kişi beraat edecektir.
Derhal Beraat Kararı Şartları
Derhal beraat kararı Ceza Muhakemesi Kanunu kapsamında 223/9. Maddesi kapsamında kaleme alınmıştır. Bu noktada derhal beraat kararı alınabilmesi için ek delil toplanmasına ya da araştırma yapılmasına ihtiyaç duyulmaması gerekmektedir. Örneğin her ne kadar suç olduğu şüphesiyle devam edilen bir uyuşmazlıkta fiilin suç olmadığı tespit edildiyse derhal beraat kararı verilebilecektir.
Derhal beraat kararı her ne kadar lafzi olarak yargılama safahatının başlangıcında verilebilecek bir karar gibi algılansa da yargılamanın her aşamasında verilebilecek bir karardır. Bu noktada daha fazla araştırma yapılması ya da delil toplanmasına gerek duyulmadığının anlaşıldığı her aşamada derhal beraat kararı verilebilecektir.
Uzun süren ceza davalarında karşımıza en çok gelen olay dava zamanaşımıdır. Bu noktada dava zamanaşımının varlığı halinde de derhal beraat kararı verilebilecektir.
Derhal Beraat Kararı Neden Verilir?
Derhal beraat kararı, yargılanan kişinin sosyolojik olarak toplum içinde düştüğü durum, adil yargılanma hakkı gibi AİHS kapsamında koruma altına alınan haklar, masumiyet karinesi gibi ceza hukuku evrensel ilkeleri gözetilerek adaletin tesisi yönünde hizmet sağlayan bir karar türüdür. Böylelikle kişilerin yargılama neticesinde manevi anlamda yıpranmasının da önüne geçilebilmektedir.
Beraat Kararına İtiraz veya Temyiz Başvurusu
Mahkemede beraat etme durumunda verilen beraat kararı nitelik olarak itiraz kanun yoluna gidilebilecek kararlardan değildir.
Mahkemenin beraat kararı verdiği durumlarda ilgili karar üst mahkeme olarak nitelendirdiğimiz (Örneğin Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi – BAM ) istinaf mahkemeleri nezdinde incelenme talebiyle istinaf edilebilir. Ancak bu noktada altını çizmek istediğimiz husus 500 gün adli para cezasının altındaki beraat kararları istinaf edilemez.
Temyiz, olarak nitelendirdiğimiz şey olağan bir kanun yolu olup istinaf mahkemelerinin kararlarını inceleyen bir merciidir. Beraat kararları aleyhine temyiz kanun yoluna gidilebilir. Burada da sınır mevcut olup 10 yıl veya daha az hapis cezasını gerektiren suçlarda istinaf kararı aleyhine temyiz kanun yoluna gidilemez.
Beraat Kararı Nedir? Beraat Kararı Adli Sicile / Sabıkaya İşler Mi?
Beraat kararı bir kişinin ceza davası sonucunda mahkemede beraat etmesi neticesinde karşılaştığı karardır. Beraat kararı ceza yargılamalarında sanık açısından en lehe olabilecek karardır. Mahkemede beraat eden bir kişi ilgili suçtan aklanmış ve temize çıkmış olacaktır.
Beraat kararı bir mahkumiyet kararı olmadığı için adli sicil kaydına veya sabıka kaydına işlemez.
Tavsiye<< Ceza Hukuku
Derhal Beraat Kararı Yargıtay Kararları
Derhal Beraat Kararı ve Düşme Kararı ( Zamanaşımı Yönünden )
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
5271 sayılı CMK’nın 223/9. maddesinde, 1412 sayılı CMUK’nın 253/6. maddesine paralel bir şekilde; “derhal beraat kararı verilebilecek hallerde durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemeyeceği” hüküm altına alınmış olup, anılan maddenin gerekçesinde de, “fiilin suç oluşturmaması veya yeni bir yasal düzenleme ile suç olmaktan çıkarılması gibi herhangi bir araştırmayı gerektirmeyen hallerde derhal beraat kararı verilebileceği”nin belirtilmesine, Ceza Genel Kurulu’nun 24/06/2016 gün ve 126–207 sayılı Kararı başta olmak üzere yerleşmiş uygulamasında, “zamanaşımının gerçekleşmesi durumunda derhal beraat kararı verilmesini gerektiren haller hariç öncelikle beraat değil, zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verilmesi, aksi halde, yani derhal beraat kararı verilmesini gerektiren hallerde ise zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verilmemesi gerektiği” görüşünün benimsenmesine, Ceza Genel Kurulu’nun 18/12/2012 gün ve 864-1861, 26/06/2012 gün ve 978-250 ile 23/01/2007 gün ve 254-5 sayılı Kararları başta olmak ve Özel Dairelerce de benimsenmiş olan birçok kararında da açıkça vurgulandığı gibi, yargılama yapılmasına engel olup, davayı düşüren hallerden biri olan dava zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi durumunda, yerel mahkeme ya da Yargıtay tarafından re’sen zamanaşımı kuralı uygulanarak kamu davasının düşmesine karar verilmesinin zorunlu olmasına göre; eylemin suç oluşturmaması veya yeni bir yasal düzenleme ile suç olmaktan çıkarılması gibi herhangi bir araştırmayı gerektirmeyen bir hal, başka bir deyişle derhal beraat kararı verilmesini gerektiren bir durum bulunmadığından zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle mahkemece re’sen ve diğer iddialardan önce davanın düşmesine karar verilmesi zorunluluğuna riayet edilerek, sanık hakkında görevi kötüye kullanma suçundan açılan kamu davaları neticesinde verilen zamanaşımı nedeniyle düşme kararlarına karşı sanığın temyizinde hukuki yarar bulunmadığından, vaki temyiz isteminin 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi de gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE, 23/06/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
(9. Ceza Dairesi 2020/7372 E. , 2021/3297 K.)
Suç Olmaktan Çıkarılma ve Derhal Beraat Kararı
Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya okunduktan sonra Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;
Sanığa atılı eylemin suç olmaktan çıkarılmasından dolayı CMK.nun 223/9.maddesi uyarınca derhal beraat kararı verilmesi koşullarının oluştuğu, derhal beraat kararı verilmesi gereken bir halde de yasanın açık düzenlemesi dikkate alınarak zamanaşımından düşme kararı verilemeyeceği gözetilerek yapılan incelemede;
Yapılan duruşmaya, toplanan ve karar yerinde açıklanan delillere, gösterilen gerekçeye ve takdire göre katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün istem gibi ONANMASINA, 14.01.2015 günü oybirliğiyle karar verildi.
(7. Ceza Dairesi 2013/21703 E. , 2015/256 K.)
Derhal Kavramının Ceza Genel Kurulu Tarafından Değerlendirilmesi
Uyuşmazlık, 5271 sayılı CMK’nın 223/9. maddesinin uygulanma koşullarının ne olduğu ve somut olayda, beraat ya da düşme kararlarından hangisinin verilmesi gerektiği konusundadır.
Birinci görüşe göre; yargılamanın geldiği aşama itibariyle beraat kararı verilebiliyorsa verilmeli ya da verilen beraat kararı usul ve yasaya uygun ise, Dairesince onanmalıdır. Eğer yapılan değerlendirmeye göre; beraat kararı hukuka ve yasaya uygun olarak kabul edilemiyorsa, diğer bir anlatımla örneğin, eksik soruşturma söz konusuysa ya da sanığın mahkumiyetine karar vermek gerekiyorsa, zamanaşımı süresi dolduğu için davanın düşürülmesi gerekir.
Karşı görüşe göre ise; 5271 sayılı CMK’nın 223/9. maddesinde yer alan “derhal” kavramını, “…delil takdirine girmeden beraat kararı verilebilecek”, “işin esasına girmeden fiilin ilk bakışta suç teşkil etmediğinin anlaşılması” ya da “kanun değişikliği ile fiilin sonradan suç olmaktan çıkartılması halleri”yle sınırlı kabul etmek ve maddeyi de bu kabul ışığında uygulamak gerektiğinden; zamanaşımı süresi dolduğu için dosyanın esasına girmeden, davayı düşürmek gerekir. Bu görüş; kanunun lafzına da, ruhuna da uygun değildir.
Bilindiği üzere, 5271 sayılı CMK’nın yazılı bir gerekçesi yoktur. “Derhal” kelimesi “çabucak” (bkz. tdk.gov.tr internet sayfası) anlamına gelmekte olup, madde metninde; “davanın esasına girmeden”, “delil takdiri gerektirmeyen durumlar” ya da “fiilin ilk bakışta suç teşkil etmediğinin anlaşılması” ve benzeri sınırlayıcı kavramlar mevcut değildir. Bu nedenle, belirtilen hususları 5271 sayılı CMK’nın 223/9. maddesinin uygulama koşulları olarak kabul etmek mümkün değildir.
Değil mahkeme ve hakim, gerektiğinde Cumhuriyet savcısı ve kolluk amiri (…aramada… 5271 sayılı CMK m. 119), kolluk ve hatta üçüncü kişiler (…suçüstü halinde yakalamada 5271 sayılı CMK m. 90…) bile, “delil takdiri” yapabilirken, 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesinin dokuzuncu fıkrası bağlamında mahkemenin delil takdirine giremeyeceği görüşü kabul edilemez. Mahkeme ve hakimin bu madde ve fıkra bağlamında da delilleri takdir edip, değerlendirmesi son derece doğaldır.
Esasen fiilin ilk bakışta suç teşkil etmediği durumlarda iddianame düzenlenemez. Düzenlenirse; bu iddianame, iadeye mahkumdur. Her nasılsa böyle bir iddianame kabul edilmiş ise, o takdirde öncelikle beraat kararı verilmesini gerektiren bir durum söz konusudur.
Kanun değişikliği ile fiilin suç olmaktan çıkartılması durumunda da, hiç kuşkusuz derhal beraat kararı verilmesi gerekir.
Kanaatimizce, “derhal” kavramı dar (yukarıda belirtilen durumlarla sınırlı) yorumlanmak yerine; İHAS 6 ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38. maddelerinde vurgulanan “Masumiyet Karinesi” ve “Adil Yargılanma Hakkı” ile ceza muhakemesine egemen ilkelerden olan “Lekelenmeme Hakkı” dikkate alınmak suretiyle; “yargılamanın geldiği aşama itibariyle” diğer bir ifadeyle “ilave bir delil toplanmasına ya da araştırma yapılmasına gerek kalmadan…” olarak anlaşılmalı ve yorumlanmalıdır.
5271 sayılı CMK’nın 223/9. maddesi hükmünün uygulanabilmesi için, beraat kararının hangi nedenden dolayı verileceği önemli değildir. Yani, beraat hükmü, söz konusu maddenin ikinci fıkrasında yer alan beş nedenden (1- Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması, 2- Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması, 3- Yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması, 4- Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması ve 5- Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması) herhangi birisine dayanılarak verilebilir. Önemli olan beraat kararının derhal verilebilecek olmasıdır.
Derhal, yani yargılamanın geldiği aşama itibariyle, beraat kararı verilebiliyorsa; artık koşulları olsa bile, “durma” “düşme” veya “ceza verilmesine yer olmadığı” kararı verilemez.
Açıklanan nedenlerle, somut olayda derhal, yani; yargılamanın geldiği aşama itibariyle, ilave bir delil toplanmasına ya da araştırma yapılmasına gerek kalmadan, yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması nedeniyle beraat kararı verilmesi gerektiğinden, itirazın kabulüne karar verilmelidir” düşüncesiyle değişik gerekçe ifade etmiştir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Genel Kurul Üyesi; “olayda sanıklar hakkında derhal beraat kararı verilmesi gereken bir hal bulunmadığı” düşüncesiyle itirazın reddi yönünde karşı oy kullanmışlardır.
S o n u ç: Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay Yedinci Ceza Dairesi’nin 13.06.2011 gün ve 15932-7967 sayılı kararının 556 sayılı KHK’ya aykırılık suçuna ilişkin olarak KALDIRILMASINA,
3- Birecik Asliye Ceza Mahkemesi’nin 28.12.2006 gün ve 283-350 sayılı kararının 556 sayılı KHK’ya aykırılık suçu yönünden derhal beraat kararı verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA;
(Ceza Genel Kurulu 2011/7-302 E. , 2012/23 K.)
Beraat Kararı ve Sanığın Lehine Olan Durum ( Zamanaşımı Yönünden )
5271 sayılı CMK’nın 223/9. fıkrasının ihdas gerekçesi ise, 223. madde olarak yasalaşan, tasarının 232. maddesinin gerekçesinde, ‘Fiilin suç oluşturmaması veya yeni bir yasal düzenleme ile suç olmaktan çıkarılması gibi herhangi bir araştırmayı gerektirmeyen hâllerde derhâl beraat kararı verilmesi gerekir.’ şeklinde belirtilmiş iken, Adalet Komisyonu raporunda, fıkranın uygulanma koşulları ile ilgili herhangi bir daraltıcı ifadeye yer verilmeksizin, ‘…derhal beraat kararının verilebileceği hallerde davanın durması, davanın düşmesi veya ceza verilmesine yer olmadığı kararının verilemeyeceği, hüküm altına alınmıştır.’ şeklinde açıklanmıştır.
Prof. Dr. C. Şahin fıkradan anlaşılması gereken hususun ve uygulanma koşullarını şu şekilde açıklamaktadır; ‘Derhal beraat kararı verilebilecek hallerde durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemeyeceğine dair hükmü ile Kanun, o anki dosya durumu itibariyle birden fazla kararın verilebilme imkânının olduğu hallerde, sanığın daha lehine olanın tercih edilmesini istemektedir. Örneğin zamanaşımı nedeniyle, işin esasını çözmeyen düşme kararı yerine, sanığın aklanmasını ifade eden beraat kararı verilebilecekse ve bunun için ayrıca delil araştırmasına gerek duyulmamakta ise, beraat kararı verilmelidir. Çünkü beraat kararı daha lehedir…
Düşme nedenlerinin kabul edilmesi demek, muhakemenin yapılmamasının, neticede sanığın mahkum olmamasının istenmesi demektir. Bu sebeplerin kabulü, sanığın beraat kararı ile temize çıkmasının istenmemesi demek değildir. Bunun içindir ki kovuşturmada tam beraat kararı verileceği sırada bu sebeplerin bulunduğunun anlaşılması beraat kararı verilmesine mani olmaz.
223. maddesinin dokuzuncu fıkrasında geçen ‘derhal’ ibaresi, ile kastedilen, yargılamanın hemen başlangıcında, henüz yargılamaya başlamadan bir beraat kararı verilebilecek hallerden ibaret olmayıp, böyle bir yaklaşım, ilgili hükmün uygulama alanını son derece sınırlandırma sonucunu doğuracaktır.
Zira böyle bir anlaşılış, öncelikle 5271 sayılı Kanunun sistemiyle bağdaşmamaktadır. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu, 1412 sayılı Kanunun aksine, iddianamenin iadesi kurumu ile, mahkemeye iddianameyi inceleme görevi vermekte ve yeterli delil bulunmadığında iade etme yetkisi tanımaktadır. Bu durumda, yeterli delil olduğu için iddianameyi kabul eden mahkeme, hemen akabinde delil yetersizliğinden beraat kararı veremez. Dolayısıyla, fıkrada geçen “derhal” ibaresini CMK döneminde de ‘yargılamanın hemen başlangıcı, henüz yargılamaya başlamadan öncesi’ şeklinde anlamak, 223. maddenin dokuzuncu fıkrasının artık hiçbir şekilde uygulanmayacağını kabul etmektir. Böyle bir anlayış ve uygulama ise bizi, bu hüküm bakımından kanun koyucunun abesle iştigal ettiği sonucuna götürür…
‘Derhal’ ile kastedilen, ‘yargılamanın geldiği aşama itibariyle’ , iki farklı karar verilebilmesinin mümkün olduğu hallerde, sanığın daha lehine olan beraat kararının tercih edilmesidir.
Yani, yargılamanın geldiği aşama itibariyle dosyadaki mevcut delillere göre, ‘herhangi, başka, yeni bir araştırmaya gerek olmaksızın’ beraat kararı verilebilecek bir noktada, sanığın daha lehine olan beraat kararı yerine, sanığın daha aleyhine olan düşme kararı verilmesi yasaklanmaktadır. İlgili hükmün burada yapılmamasını istediği şey delil takdiri değil, yeni delil araştırmasıdır. İlave bir delil toplanmasına ya da araştırma yapılmasına gerek kalmadan beraat kararı verilebilecekse, dava zamanaşımı dolmuş olsa bile, zamanaşımı nedeniyle düşme kararı değil, dosyanın mevcut durumu itibariyle beraat kararı vermek gerekmektedir.
Fıkrada yargılama veya denetim makamına getirilen yükümlülük, düşme vb. kararı vereceği aşamada, o an itibariyle dosya içeriğine göre beraat kararı verilebilmesi de mümkünse, sanığın lehine ve güvenceli olanı tercih etme yükümlülüğünden ibarettir.
Özellikle dava zamanaşımının, önemli ölçüde, çeşitli sebeplerle muhakemenin yavaş işlemesi ve yargılamaların makul sürede sonuçlandırılamaması sonucunda gündeme geldiği düşünülecek olursa, bu durumda beraat yerine düşme kararı verilmesi, devletin üzerinde düşeni yapmamasının faturasının sanığa kesilmesi anlamına gelmektedir. Zira muhakeme dava zamanaşımı süresi içerisinde sonuçlandırılabilseydi beraat edecek olan sanık, kendi dışında sebeplerle muhakeme uzadığı için beraat imkânından yoksun bırakılmaktadır. Böyle bir durumda beraat yerine düşme kararı verilmesi hem CMK madde 223/9 hükmünün hem de sanık haklarından birçoğunun ihlali anlamına gelmektedir.
Ceza muhakemesinin herhangi bir aşamasında, dava zamanaşımı dolayısıyla düşme kararı verileceği sırada yapılan hukuki değerlendirmeye göre, aynı zamanda beraat kararı verilebilmesi de mümkün durumda ise, beraat kararının tercih edilmesi, ilgili yargılama makamı açısından bir yükümlülüktür. Bu suretle, başta lekelenmeme hakkı olmak üzere, sanığın çeşitli hakları uygulama alanı bulmuş olacaktır.’ (Dava Zamanaşımı Sanığın Aklanmasına Engel Olabilir mi?, Adalet Dergisi, Yıl 2013, sayı 45, sh 224 -239)
Bu açıklamalar ığışığında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmesi gerektiği görüşüyle katılmamaktayım” düşüncesiyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Genel Kurul Üyesi de; benzer düşüncelerle itirazın reddi gerektiği görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 24.05.2012 gün ve 16817-13074 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
(Ceza Genel Kurulu 2013/74 E. , 2014/140 K.)