Tutuklama kararına itiraz kurumu 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun şüpheliye güvence sağlayan bir kurumudur. Öyle ki tutukluluğa veya tutuklama kararına itiraz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 5. Maddesi ile Anayasa 19.maddesi ile koruma altına alınmıştır.

Tutuklama kararına itiraz dilekçesi, tutuklama kararını veren mahkemeye 7 gün içerisinde verilen, içerik itibariyle tutukluluk kararının yersiz olduğunu veyahut hukuki olmadığını izah eden dilekçedir. Bu dilekçe ile amaçlanan fayda verilen tutuklama kararının ortadan kaldırılarak kişinin şartsız tahliyesine ya da çeşitli adli kontrol denetim tedbirleri ile salıverilmesidir. Tutuklama kararının genel anlamda dayanağı CMK 100.maddesi olup tutuklamanın gerekli ve ölçülü bir tedbir olduğuna inanılarak verilen bir karar olduğundan itiraz dilekçesi ile tutuklama kararının gereksiz bir tedbir olduğu ifade edilmektedir.

Tutuklama Kararına Nasıl İtiraz Edilir?

Tutuklama kararına yazılı veya sözlü itiraz edilebilir. Ancak uygulamada hem dosya içeriğinde yazılı bir şekilde bulunması adına hem de detaylı bir tutuklama kararı itiraz dilekçesi hazırlamak amacıyla yazılı olarak tutuklama kararına itiraz edildiği görülmektedir. Tutuklama kararına nasıl itiraz edileceği ise yargılama safahatının hangi aşamalarında olunduğu ile ilintili bir konudur. Şöyle ki;

Soruşturma aşamasında tutuklama kararına veya tutukluluğun devamına yönelik karara hükmedecek hakim sulh ceza hakimidir. Haliyle ilgili sulh ceza hakimliğine tutuklama kararına yönelik itiraz sunulabilir. Soruşturma aşamasında dosyanın savcısı tarafından sulh ceza hakimliğine dosya tevdi edilirken tutuklama talebi içerebileceği gibi çeşitli adli kontrol denetim tedbirlerinin uygulanması da talep edilebilir. Sulh ceza hakimliği savcılığın adli kontrol – adli denetim tedbirleri talep ettiği noktada tutuklama kararı veremeyeceği de bilinmelidir.

Soruşturma aşamasında Cumhuriyet Savcısının tutukluluğa son vermesi de ihtimal dahilindedir. Ancak uygulamada tutuklama kararını veren tutukluluğa da son vermeli şeklinde kanuni olmayan bir dayanak olduğundan genelde tutukluluğa son veren mercii yine sulh ceza hakimlikleri olmaktadır.

Kovuşturma aşaması artık soruşturmanın tamamlandığı, iddianamenin ilgili Cumhuriyet Savcısı tarafından tanzim edildiği, ağır ceza mahkemesi ya da asliye ceza mahkemesi hakimi tarafından iddianamenin kabul edildiği ve duruşma günü verilerek mahkeme aşamasına geçmesini ifade eder. Bu aşamada tutuklama kararını veren merci dosyaya bakmakla yetkili mahkemedir. Haliyle tutuklama kararına yönelik itirazlar bu mahkeme aracılıklarıyla Ceza Muhakemesi Kanunu kapsamında bir üst ya da bir alt mahkemeye yöneltilecektir.

Kişinin tutukluluk durumuna ilişkin Ceza Muhakemesi Kanunu kapsamında her 30 günde bir denetim yapılmak zorundadır. İlgililer ilgili denetime yönelik itirazlarını da sunabilirler. Ayrıca yine kovuşturma aşamasında her duruşmada sanığın tutukluluk durumuna ilişkin değerlendirme yapılmak zorundadır.

Tutuklama Kararına İtiraz Nereye Yapılır?

Tutuklama kararına itiraz ya da tutukluluğun devamına yönelik karara itiraz sözlü yapılabileceği gibi yazılı da yapılabilmektedir. Duruşma esnasında ya da sulh ceza hakimliklerinde gerçekleştirilen safahatta mahkeme katibine yapılan itiraz yazılı olarak tutanağa geçirilir.

Tutuklama kararına itiraz dilekçesi tutuklama kararını veren mahkemeye yazılı olarak da ibraz edilebilir. İlgili dilekçe sonucunda mahkeme dosyanın tutukluluk açısından değerlendirmeye yetkili mahkemeye gönderilmesine karar verir. İlgili mahkeme yapacağı inceleme sonucunda tutuklama kararının yerinde olup olmadığı denetler.

Tutuklama kararına itiraz dilekçesi ya da tutukluluğun devamına itiraz dilekçesi hazırlanırken dosyanın güncel durumu, delillerin önemli ölçüde toplanıp toplanmadığı, tutuklu olan kişinin sabit ikametgahının olup olmadığı veya kaçma şüphesinin bulunup bulunmadığı, müvekkilin savunmaları çerçevesinde hazırlanmalıdır. Tutuklama kararına itiraz dilekçesi titizlikle hazırlanmalıdır. Kişilerin özgürlüğünün kısıtlandığı bu önemli karara yönelik Ceza Muhakemesi Kanunu’nun tutuklama kararına ilişkin genel objektif şartları denetlenmeli, dosyanın mevcut durumu ile karşılaştırılmalı, Yargıtay kararları emsal olarak kullanılarak tutuklama gibi bir tedbirin en ağır tedbir olduğu vurgulanmalı, kişinin tahliyesine yönelik suçun sübuta erip ermediği detaylıca izah edilmelidir.

Tutuklamaya İtiraz Kaç Günde Sonuçlanır?

Tutuklamaya itiraz dilekçesinin mahkemeye verilmesi halinde tutuklama kararını veren mahkeme kendi tutuklama kararını 3 gün içerisinde incelemekle mükelleftir. İlgili inceleme neticesinde kararından dönmemesi (tutuklamayı sonlandırmaması) halinde ise dosyayı Ceza Muhakemesi Kanunu kapsamında tevdi etmesi gereken mahkemeye gönderecektir. İlgili mahkemenin belirlenme ölçütü ise kanunda şu şekilde izah edilmiştir;

Tutuklama kararının Sulh Ceza Hakimliği tarafından verilmesi halinde ilgili itiraz neticesinde karardan dönülmemesi ihtimalinde Sulh Ceza Hakimliği dosyayı kendisinden bir sonraki Sulh Ceza Hakimliği’ne gönderecektir. Örneğin, tutuklama kararını veren Kocaeli 2. Sulh Ceza Hakimliği’nin karardan dönmemesi halinde dosyayı Kocaeli 3. Sulh Ceza Hakimliği’ne göndermesi gerekmektedir. Kendisinden sonra Sulh Ceza Hakimliği bulunmaması halinde ise dosyayı 1. Sulh Ceza Hakimliği’ne gönderecektir. Ağır ceza mahkemesi bulunmayan yerlerde tek sulh ceza hâkimliği olması halinde yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine; ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerlerde tek sulh ceza hâkimliği olması halinde ise en yakın ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine dosya gönderilecektir.

Tutuklama kararının Asliye Ceza Mahkemesi tarafından verilmesi halinde ise 3 günlük süre neticesinde karardan dönülmemesine binaen ilgili Asliye Ceza Mahkemesi numara olarak kendisini izleyen Ağır Ceza Mahkemesi’ne dosyayı gönderecektir.

Tutuklamaya İtiraz Süresinin Kaçırılması?

Tutukluluk kararına yönelik itiraz süresi 7 gün olup ilgili süre içerisinde itiraz edilmediğinde sürenin kaçırıldığına yönelik genel bir kanı yerleşmiş olsa da bu şekilde düşünmek Ceza Muhakemesi Kanunu’nun tutukluluk hükümlerine ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Anayasa’nın maddelerine aykırılık taşımaktadır. Öyle ki kişi tutukluluk durumuna ilişkin her daim tahliye talebinde bulunabilir. İşbu sebeple tahliye talebi her aşamada ileri sürülebilir. Ancak bu tahliye dilekçelerinin gelişigüzel hazırlanmaması önem arz eder. Ayrıca yukarıda bahsettiğimiz üzere her 30 günde bir tutukluluğun değerlendirilmesi yapılacağından o kararlara da itiraz edilebilecektir.

Tutuklama Kararına Kimler İtiraz Edebilir?

Tutuklama kararına yönelik itirazlar tutuklu bulunan kişi tarafından yapılabileceği gibi bir ceza avukatı – savunma avukatı tarafından da yapılabilir. Ayrıca yine kişinin yasal temsilcisi ile tutuklunun eşi tarafından da tutuklama kararına itiraz edilebilir. Ancak bu noktada tutuklama kararının titizlikle hazırlanması gerektiğinden ceza avukatından yardım alınmasında fayda olduğu sabittir.

Tutuklama Süresi En Fazla Ne Kadar Olur?

Tutuklama süresinin en fazla ne kadar olacağı Ceza Muhakemesi Kanunu kapsamında belirlenmiştir. Buna göre;

Asliye Ceza Mahkemesi görev ve yargı yetkisinde olan işler için tutukluluk süresi en fazla 1 yıldır. Ancak ilgili süre gerekli görülmesi halinde 6 ay daha uzatılabilir.

Ağır Ceza Mahkemesi görev ve yargı yetkisinde olan işler için tutukluluk süresi en fazla 2 yıldır. Ancak ilgili süre zorunluluk halinde 3 yıl daha uzatılabilir. 

Soruşturma Aşamasında ise tutukluluk süresi Asliye Ceza Mahkemesi kapsamındaki işler için 6 ay, Ağır Ceza Mahkemesi kapsamındaki işler için 1 yıldır. Ancak Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar, Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ve toplu olarak işlenen suçlar bakımından bu süre 1 yıl 6 ay olarak öngörülmüş olup bu süre de 6 ay daha uzatılabilir.

Önemle belirtmek istediğimiz nokta ise bu sürelerin kanun kapsamında öngörülen maksimum süreler olduğudur. Tutukluluk nedenlerinin bir veya birden fazlasının noksan olması halinde derhal tahliye talepli dilekçe ibraz edilmelidir.

Tutuklama Kararına İtiraz Dilekçesi Örneği

KOCAELİ 2. SULH CEZA HAKİMLİĞİ’NE

Soruşturma No : 2022/10911

Sorgu No : 2022/20891

TUTUKLAMA KARARINA İTİRAZ

EDEN SANIK           : Ali VELİ

MÜDAFİİ                  : Av. Hakan TUZCUOĞLU – Kocaeli Barosu

TUTUKLAMA TARİHİ     : 25.07.2022

KONU                                   : Haksız tesis edilen tutuklama kararına yönelik itirazlarımızdır.

AÇIKLAMALAR                 :

1)Kocaeli 2. Sulh Ceza Hakimliği huzurunda 2022/10911 numaralı dosya ile soruşturma safahatı devam olunan uyuşmazlık konusu somut olaya ilişkin olarak 25.07.2022 tarihinde; “…şüpheliye yüklenen suçun şüpheli tarafından işlendiğine dair toplanan somut delillere göre kuvvetli suç şüphesinin varlığı, suçun CMK’nın 100 maddesinde sayılan şüphelinin kaçma ve delilleri karatma şüphesi altında olduğu varsayılan suçlardan olması, suç için yasada öngörülen ceza miktarı gözetildiğinde kaçma şüphesinin bulunması bu sebeple adli kontrol müessesesinin yetersiz kalacağı, yine ceza miktarına göre tutukluluk tedbirinin ölçülü olması nedeniyle TUTUKLANMASINA…” yönelik karar tesis edilmiştir. Ancak müvekkilimizin tutuklanmasına yönelik tesis edilen  kararın  , usul ve esas yasalarına , tutuklama müessesinin ruhuna aykırı olduğu kanaatini taşıdığımızdan dolayı  işbu tutuklama kararına  karşı sayın hakimliğiniz huzurunda itiraz etme zorunluluğumuz hasıl olmuştur. Şöyle ki;

2)Malumlarınız olduğu üzere; tutuklama kararı bir koruma tedbiridir ve bu kararın verilebilmesi için gereken şartlar Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 100 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Uyuşmazlık konusu olaya ilişkin olarak müvekkilimizin tutuklanmasına yönelik karar verilmiştir. Anılan maddelerde tutuklama kararı verilebilmesi için, kuvvetli suç şüphesinin varlığı ve şüpheli-sanığın davranışları neticesi delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme ihtimalinin bulunması ve şüpheli-sanığın kaçma ihtimalinin bulunması gerekmektedir. Fakat söz konusu olayda müvekkilimiz,  maddi gerçeklik  ile olayın meydana geliş şeklini ; gerek kolluk huzurunda gerekse de savcılık huzurunda samimi ve çelişki arz etmeyecek şekilde savunmasını yapmış bulunmaktadır.

3)Müvekkilimiz, tüm samimiyeti ile savunmasını yapmış , olayın aydınlanmasını sağlamıştır. Aynı zamanda müvekkilimiz, savunmaya yönelik beyanlarında ;  uyuşturucu maddeyi temin ettiği kişi ve kişilerin isim ve telefon numaralarını belirterek yargılamaya yardımcı olmuştur. Soruşturma dosya muhteviyatına ek olarak sunulan HTS kayıtları müvekkilimizin söylediklerini doğrular niteliktedir. Söz konusu beyanlar ile dosyaya sunulan ilgili kayıtlar çelişkiye mahal vermeyecek ölçüde aynı doğrultuda ilerlemiştir. Tüm bu aşamalar düşünüldüğünde müvekkilimin hukuk sistemine olan mevcut inancı, yaptığı yardımlar ve gösterdiği çabalara rağmen tesis edilen tutuklama kararıyla zedelenmektedir.

4)Müvekkilimizin kaçma ve delilleri karartma şüphesi bulunmamaktadır. Müvekkilimiz hali hazırda 8 yıldır bir işletme çalışıyor olup iş hayatı Kocaeli’nde devam etmektedir. Müvekkilimizin hem iş hayatının hem aile hayatının Kocaeli bünyesinde devam etmekte olduğu göz önünde bulundurulduğunda kaçma şüphesi ile tutuklama kararının tesis edilmesi kabul edilebilir bir durum değildir. Yine dosya kapsamında müvekkilimiz hakkında toplanan deliller gözetildiğinde delilleri karartacağına kanaat getirilmesi hususu maalesef soyut bir gerekçe olarak kalmaktadır.  Müvekkilimizin tüm bu durumları gözetildiğinde kaçma ve delilleri karartma şüphesinin bulunmadığı , dosya muhteviyatına eklenecek yeni bir delil olmaması  hususu da sayın hakimliğiniz tarafından tespit edilebilecek mahiyettedir.

5)Diğer taraftan müvekkilimizin suç işlemeye eğiliminin olmadığı hususu soruşturma safahatındaki tutumu ve maddi olayları samimi bir şekilde beyan etmesi, dosya kapsamında bulunan müvekkilimize ait adli sicil kaydından da görüleceği üzere herhangi bir sabıkasının olmayışının sayın hakimliğinizce de tespit edileceği inancını taşımaktayız. 

6)İtirazımıza temel teşkil eden müvekkilimizin tutuklanmasına yönelik karar,  hakkaniyete aykırı olduğu kadar yasaya yönelik aykırılıklar da taşımaktadır. Müvekkilimizin tutuklanması yönünde tesis edilen karar, kanaatimizce orantılılık ilkesini de ihlal etmektedir.  Böylece elde edileceği umulan yarar ile tutuklamaya karar verilmesi arasında orantı kurulduğunda ileride üzerine atılı suçtan ceza almaması bile muhtemel olan müvekkilimiz hakkında tesis edilen tutukluluğun devamı yönündeki kararın yukarıda da zikredildiği üzere müvekkilimiz açısından ileride telafisi imkânsız zararlar doğuracağı kanaatini taşımaktayız. Müvekkilimizin, tutuk halinin devamının müvekkilimize ve ailesine telafisi olmayan zararlar vereceği hususu da aşikardır. Tutuklama müessesesinin, tedbir mahiyetinde olduğu, hakkaniyete uygun olması gerektiği ve en önemlisi ölçülü olması gerektiği hususu da sayın hakimliğinizin malumlarıdır. Bu hususta tutuklamaya ilişkin kararın yeniden değerlendirilerek müvekkilimizin  sosyal  şartları  , sabit iş ve ikametgah sahibi olduğu  , 2 çocuklu bir ailesinin olması hususu göz önüne alınıp bi’hakkın tahliye edilmesine yönelik  talepte bulunma hususu tarafımızca kaçınılmaz olmuştur.  Ayrıca değinmek gerekir ki dosya üzerinden matbu sebeplerle tutukluğa karar vermek hukuka aykırı olup isabetli olmayacaktır.

7)Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal ve ihlal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı 13. maddesinde temel hak ve hürriyetlerin, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği, bu sınırlamaların, Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı hükme bağlanmıştır. Anayasa’nın 19. maddesindeki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının sınırlanabileceği durumların şekil ve şartlarının kanunda gösterilmesi ölçütü, Anayasa’nın 13. maddesindeki temel hak ve hürriyetlerin ancak kanunla sınırlanabileceğine dair kural ile uyumludur. Kişi hürriyeti ve güvenliğine ilişkin sınırlamaların, kanunda belirtilen esas ve usule uygunluğunu sağlama yükümlülüğü, hukuk devleti bağlamında hukukun üstünlüğü ilkesi gereği mahkemelerce görülen tüm davalarda vatandaşın temel haklarının zedelenmemesi bakımından hassasiyetle uygulanmalıdır.  Anayasa’nın 19. maddesinin amacı bireyi keyfi bir şekilde özgürlüğünden alıkoymaya karşı korumak olup, maddede öngörülen istisnai hallerde kişi özgürlüğüne getirilecek sınırlamaların maddenin amacına uygun olması ve keyfi uygulamaya yol açmaması gerekir. Bu nedenle Anayasa’nın 19. maddesinde yer alan hürriyetten yoksun bırakmanın şekil ve şartlarının , bu şartların var olup olmadığı  fiili uygulamayı yapmakla görevli yargılama organları olan mahkemelerce hassasiyetle uygulanmalıdır.   Anayasa’nın işbu 19, 36 ,38 maddeleri bağlamında sırayla kişi hürriyeti ve güvenliği; adil yargılama hakkı , masumiyet karinesi TEMEL HAK ve ÖZGÜRLÜKLERİNİ KORUMA ALTINA ALAN yasaları gereği kişi hak ve özgürlüklerinin ihlaline yer bırakmadan tutukluluk durumunun “kanuni’ dayanağının bulunup bulunmadığının, kanunun özgürlükten yoksun kılmaya izin verdiği hallerde ise, hukuk devleti ilkesi gereği, keyfiliği önlemek için, uygulanmasında yeterli ölçüde erişilebilir, kesin ve öngörülebilir olup olmadığının işbu ANAYASA ve Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi bağlamında incelenmesi ve irdelenmesi gerekmektedir. Tutuklamanın adeta bir ceza olarak uygulanabilmesine imkan tanınarak, tutuklama tedbiriyle ulaşılmak istenen hukuki yarar ile kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı arasındaki makul dengenin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı aleyhine bozulmasına neden olunmadan hukuki aracın amaca uygun olarak uygulanabilirliği sağlanmalıdır. Yukarıda izahı yapılan nedenlerle gerek anayasal olarak gerekse Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi kapsamında müvekkilimiz aleyhinde tesis edilen tutuklama kararı evrensel olarak kabul edilen hukuk ilkelerine uygun düşmemektedir.

SONUÇ VE İSTEM             : Yukarıda arz ve izah edilen hususlar, hakimliğinizce re’sen tespit edilecek nedenler göz önünde bulundurularak evrensel hukuk ilkeleri, Anayasa’nın ilgili maddeleri ve Yargıtay içtihatları ışığında tesis edilen tutuklama kararının hukuka aykırı olduğu, orantısız olduğu, ilgili tedbirin mağduriyete ve maddi – manevi zarara sebep olacağı tespit edilerek Kocaeli 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2022/20891 sorgu numaralı TUTUKLAMA KARARININ ortadan kaldırılarak müvekkilimizin tahliyesine yönelik karar tesis edilmesini saygılarımızla arz ve talep ederiz…

                                                                                                          Şüpheli Müdafii

                                                                                                          Av. Hakan TUZCUOĞLU