Yoksulluk Nafakası Nedir?
Boşanma evlilik birliğinin hakimin kararı ile sona erdirilmesi olarak tanımlanmaktadır. Boşanmanın gerçekleştirilmesi ile taraflar bazı haklar elde edebileceği gibi aynı zamanda bazı sorumluluklar da üstlenir. Bunlardan birisi de yoksulluk nafakasıdır. Yoksulluk nafakası, boşanma sebebiyle yoksulluğa düşen eşe ödenen nafaka olarak tanımlanabilir. Yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak şartıyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında yoksulluk nafakası talep edebilmekte ve nafaka yükümlüsünün kusurunu aramamaktadır. Önemle belirtmek gerekir ki nafaka yükümlüsü kadın olabileceği gibi erkek de olabilir.
Yoksulluk Nafakası Hangi Hallerde ve Nasıl Talep Edilebilir?
Yoksulluk nafakasının talep edilebilmesi için Türk Medeni Kanunu’nun 175. Maddesinde düzenlenen 5 şartın bir arada olması gerekir. Yoksulluk nafakası koşulsuz şekilde talep edilebilen bir nafaka değildir.
1-Hukuken geçerli bir evlilik birliğinin boşanma ile sona ermiş olması gerekir. Yani kanunda taraflardan birisinin ikame etmiş olduğu boşanma davasında hakimin boşanmaya karar vermiş olması ve bu boşanma kararının kesinleşmiş olması gerekmektedir.
2- Boşanma nedeniyle eşlerden birisinin yoksulluğa düşmesi gerekmektedir. Boşanma ile yoksulluğa düşme arasında nedensellik bağı bulunmalıdır. Yargıtay’a göre bir kişinin temel ihtiyaçları olan barınma, sağlık hizmetleri, eğitim, istihdam ve sosyal ihtiyaçlarının karşılanmaması dolayısıyla içinde bulunduğu yoksunluk “yoksulluk” olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımlamada dikkat edilmesi gereken husus “düşük gelir seviyesi”nin yoksulluk olarak nitelendirilmediğidir.
3-Nafaka talep eden taraf boşanmaya sebep olan olaylarda nafaka yükümlüsüne göre eşit kusurlu, daha az kusurlu veya kusursuz olmalıdır.
Yoksulluk Nafakasının Maddi Manevi Tazminattan Farkı : Maddi ve manevi tazminat talebinde hakim kusur değerlendirmesi yapmakta ve kusuru var ise hükmetmekte iken nafakanın düzenlenmesinin temelinde evlilik sonrası dayanışma ve ahlaki ödev sorumluluğu olduğu için nafakayı ödeyecek tarafın kusuruna bakılmamaktadır. Yoksulluk nafakası bizim hukuk sistemimizde hukuka aykırı bir fiilin neticesinde doğan bir sorumluluk olarak düzenlenmemiştir.
4- Nafaka yükümlüsünün mali gücünün yeterli olması gerekir. Burada nafaka yükümlüsünün de ekonomik durumu dikkate alınır. Şayet nafaka yükümlüsünün ekonomik durumu nafaka ödemeye yeterli değilse hakim bu noktada nafakaya hükmetmeyecektir. Ayrıca belirtmemiz gerekir ki nafaka talebinde bulunan taraf çalışarak kazanç elde etme olanağına sahip iken sırf nafaka alabilmek adına çalışmıyor ise nafaka yükümlüsü bu hususu ispat ederek nafakaya hükmedilmemesini talep ederse hakim bu durumu dikkate alarak nafakaya hükmetmeyecektir.
5- Eşlerden birisinin talebi olması gerekmektedir. Hakim re’sen yoksulluk nafakasına hükmedemez. Yoksulluk nafakası, boşanma davası kesinleşinceye kadar davanın her aşamasında talep edilebileceği gibi boşanma kararı kesinleştikten sonra 1 yıllık zamanaşımı süresinde de Türk Medeni Kanunu’nun 178. Maddesi uyarınca talep edilebilir.
Yukarıda kısaca açıkladığımız bu beş şartın birlikte sağlanması hakinde hakim yoksulluk nafakasının ödenmesine hükmedebilir. Bu şartların mevcut olmaması halinde hakim yoksulluk nafakasını kabul etmeyecektir. Hakim boşanma hükmünün kesinleştiği zamana göre nafakanın şartlarının oluşup oluşmadığını değerlendirecektir. Her yoksulluk nafakası talebinin kabul edildiğine dair oluşan algı da aslında gerçeği yansıtmamakta olup şartları mevcut olmadığından yoksulluk nafakasına hükmedilmeyen bir çok karar da mevcuttur.
Boşanma Davasında Belirlenen Taraf Kusurunun Yoksulluk Nafakasına Etkisi
Nafaka talep eden taraf boşanmaya sebep olan olaylarda nafaka yükümlüsüne göre eşit kusurlu, daha az kusurlu veya kusursuz olması gerektiğine yoksulluk nafakasının şartlarından bahsederken değinmiştik. Burada önemli olan husus nafaka yükümlüsünün yani nafakayı ödeyecek kişinin kusuru veyahut kusursuzluğu değildir. Önemli olan boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek tarafın nafaka talep edebilmesi için kusursuz veyahut daha az kusurlu olmasıdır. Hakim tarafların kusurlarını, boşanmanın sebeplerine, tarafların iddia ve savunmalarına, sundukları delillere bakarak tayin eder.
Yoksulluk Nafakası Nasıl Belirlenir? Yoksulluk Nafakası Nasıl Ödenir?
Yoksulluk nafakasının miktarını ve ödenme biçimini hakim somut olaylara ve şartlara göre değerlendirmektedir. Kanunda yoksulluk nafakasının düzenlenmesindeki amaç boşanma dolayısıyla yoksun kalınan zaruri ihtiyaçların karşılanması olup aynı zamanda yoksulluk nafakası belirlenirken sadece nafaka alacaklısının zorunlu geçim şartları değil nafaka yükümlüsünün ekonomik şartlarının da göz önünde bulundurulması gerektiğidir.
Hakim yoksulluk nafakasının belirleyebilmek için tarafların sosyal-ekonomik durumların araştırılmasını isteyebilir. Kolluk kuvvetleri marifeti ile yapılan araştırma neticesinde hakim toplumdaki ortalama yaşam şartlarını ve dosyadaki diğer delilleri de dikkate alarak karar vermektedir. Bazen taralar muvazaalı devir yaparak malvarlığını eksik göstermeye, kasıtlı olarak işten ayrılmaya, iş yeri ile anlaşıp asgari ücretin üstündeki maaşını elden almaya yönelerek mahkemeden malvarlığının gerçek durumunu gizlemeye çalışmaktadır. Bu örnekler adil ve hakkaniyete uygun nafakaya hükmedilmesini engellemektedir.
Hakim nafakanın miktarını belirleyebileceği gibi nafakanın ödeme biçimini de belirlemede geniş takdir yetkisine sahiptir. TMK’nun 176’ıncı maddesinin 1’nci fıkrası uyarınca hâkim, nafakanın toptan veya durumun gereklerine göre irat biçiminde ödenmesine karar verebilir.
Yoksulluk Nafakası Nasıl Arttırılır?
Nafaka alacaklısının mali gücü hastalanması, yaşlanması veya para değerindeki kayıplar nedeniyle kötüleşebilir. Bunun yanı sıra, mali değişimler nafaka yükümlüsü bakımından da söz konusu olabilir. Nafaka yükümlüsünün ekonomik durumunda iyi yönde artışlar gerçekleşebilir. Hâkim talep halinde tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde yoksulluk nafakasının artırılması yönelik karar verebilir.
Yoksulluk Nafakası Nasıl Azaltılır?
Nafaka alacaklısının mali gücü çalıştığı veya miras alacağına sahip olduğu için iyileşebilir. Bunun yanı sıra nafaka yükümlüsü, iflas edebilir, hastalanabilir, yaşlanabilir. Hâkim talep halinde tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde yoksulluk nafakasının azaltılmasına yönelik karar verebilir.
Yoksulluk Nafakasının Kaldırılması Durumu
Nafakanın kaldırılması kendiliğinden ve mahkeme kararıyla olacak şekilde ikili ayrım yapılarak düzenlemiştir. Nafaka alacaklısının yeniden evlenmesi veya taraflardan birinin vefatı halinde nafaka kendiliğinden; nafaka alacaklısının evlenme olmaksızın başka biriyle fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi hallerinde ise mahkeme kararıyla nafaka ödeme yükümlülüğüne son verilmektedir. Nafaka yükümlüsü tarafından, sayılan bu haller ispatlandığı takdirde hâkimin nafakanın devamı konusunda takdir yetkisi bulunmamaktadır.
Yoksulluk nafakasına yönelik verilen kararlar kesin ve nihai hükümler olmadığından nafaka yükümlüsü ve alacaklısının durumunda değişiklikler söz konusu olduğu takdirde yeni bir dava açarak hakimden gerekli düzenlemelerin yapılmasını her zaman talep edebilirler.
Yoksulluk Nafakasının Belli Bir Süresi Var Mıdır?
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Yoksulluk Nafakası” kenar başlıklı 175’inci maddesi “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz” şeklinde düzenlenmiştir. Burada tartışma yaratan kısım “süresiz olarak nafaka isteyebilir” cümlesidir. Şayet taraflardan birisi süresiz olarak nafaka talep ettiğinde hakim bu talep ile bağlı olacak mı olmayacak mı sorusu çokça sorulmuş ve yoksulluk nafakasındaki süre meselesi ile ilgili bir çok farklı görüş öne sürülmüştür.
Birinci görüş; maddedeki düzenlenmenin çok açık olduğunu ve süresiz nafaka talep edildiğinde hakimin burada takdir yetkisi olmadığını ve süresiz nafakaya hükmetmesi gerektiğini savunmaktadır. Ancak bu görüşte olanlar da nafaka ödeme süresine ilişkin süre sınırlaması getirilmemesinin bireyin ekonomik, kişilik haklarını önemli ölçüde kısıtladığını ve bu durumun hakkaniyete aykırı olduğunu savunmakta ve bir düzenleme ile bu duruma açıklık getirilmesi gerektiğini düşünmektedirler.
TBMM bünyesindeki Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi için Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonunun (Boşanma Komisyonu) 14 Mayıs 2016 tarihinde yayınladığı raporunda da yoksulluk nafakasının kanunda belirli süreler ile sınırlandırılması gerektiği kaleme alınmıştır. Raporda, nafakanın süresiz talep edilebilmesinin nafaka yükümlüsü kişi için cezalandırıcı niteliğe sahip olduğu, kadının çalışma hayatına girmesine engel teşkil ettiği, bunun sonucu olarak kadının güçlendirilmesine olumsuz etki oluşturduğu şeklinde eleştirilmektedir.
İkinci görüş ise ; taraflarca süresiz nafaka talep edilse bile hakimin bu talebi süre ile sınırlanmasının önünde yasal bir engel olmadığı yönündedir.
Hakim karar verirken hem maddi hem de usul hukukuna uygun olacak şekilde karar vermekle yükümlüdür. Nitekim Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26’ıncı maddesinin birinci cümlesinde “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez.” genel kural olan taleple bağlılık ilkesi düzenlenmekle birlikte hemen ardı sıra gelen birinci fıkranın ikinci cümlesinde genel kuralın istisnasına da yer verilmiştir. Şöyle ki; “Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” Gerek HMK’nun 26’ncı gerek TMK’nun 175’inci maddesinin lafzı çok açıktır. Kanunda kişinin süresiz nafaka isteyebilme hakkı tanınması hâkimin mutlak surette bu talebini kabul etmesi zorunluluğunu doğurmamaktadır.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’de kanunda her ne kadar süresiz olarak kaleme alınmış ise de bu hükmün emredici nitelikte olmadığına dair bir çok karar vermiştir. Her somut olaya ilişkin tek tek kanuna madde eklenemeyeceği çok açık olmakla birlikte bu konuda hakimin takdir yetkisi kullanacağını söylemek yanlış olmayacaktır.
Yoksulluk Nafakası Alacaklarında Zamanaşımı Nedir?
Mahkemelerin vermiş oldukları ilam hükmündeki kararlar son işlem tarihinden itibaren 10 yıl geçmekle zamanaşımına uğramaktadır. 10 yıl geçtikten sonra bu ilam ile işlem yapılamaz. Nafakaya ilişkin ilamlar bu kuralın istisnasıdır. Yani yoksulluk nafakası alacağına dair mahkemenin vermiş olduğu kararın üzerinden 10 yıldan uzun bir süre geçse dahi siz yine bu ilam ile işlem yapabilirsiniz, icra takibi başlatabilirsiniz. Burada biriken nafaka alacakları 10 yıl öncesi zamanaşımına uğramış olur. Örneğin bugün günlerden 22.05.2022 olsun. 25.12.2007 tarihinde mahkemece hükmedilen yoksulluk nafakasını icraya koyduğunuzda 22.05.2012 tarihine kadar geçmişe dönük yoksulluk nafakası talep edilebilir. Ancak 10 yıl geçmiş olsa da ilam geçerliliğini korumaktadır.
Yoksulluk Nafakasının Yükümlüsü Tarafından Ödenmemesi Durumunda Ne Yapılabilir?
İcra ve İflas Kanunu’nun “Nafakaya İlişkin Kararlara Uymayanların Cezası” başlıklı 344’ncü maddesinin 1’nci fıkrası uyarınca nafaka yükümlüsü, borcunu ifa etmediği takdirde, nafaka alacaklısının şikâyeti üzerine üç aya kadar tazyik hapsine karar verilebilmektedir. Söz konusu hapis cezaları geriye yönelik ödenmeyen üç aylık nafakalara ilişkin uygulanmaktadır.
Nafaka borçlusu birikmiş nafakaları ödemediği takdirde nafaka alacaklısı öncelikle nafaka yükümlüsüne icra takibi başlatacaktır. İcra takibi başlatıldıktan sonra nafaka yükümlüsü nafakayı ödemezse bu durumda nafaka yükümlüsü aleyhine ceza davası açılmaktadır. Ceza davasının kabul edilmesi durumunda borçlu üç aylık nafakayı ödediği takdirde hemen tahliye edilmektedir. İcra takibi masrafını ve ceza davası masrafını nafaka alacaklı ödemektedir. İcra takip masrafları ile birlikte nafakayı borçludan tahsil edecek olsanız da bu masrafları takibi başlatırken nafaka alacaklısı ödemektedir. Nafaka alacaklısının icra takibi başlatmaksızın açtığı nafaka ceza davaları Yargıtay’ın yerleşik uygulamaları gereği reddedilmektedir. Bu nedenle öncelikle icra takibi başlatılması gereklidir.
Yoksulluk Nafakası Davası Yargıtay Kararları
Eşit Kusur Halinde Yoksulluk Nafakası
“…Boşanmaya neden olan olaylarda taraflar eşit kusurludur. Davalının boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği de belirlenmiştir. Türk Kanunu Medenisinin 144. maddesi koşulların oluştuğundan uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekir. Bu yön gözetilmeden yoksulluk nafakası talebinin reddi bozmayı gerektirmiştir.” Y2.HD, T.02.04.2002, E.2002/17708, K.2002/4649
Yoksulluk Nafakası Talep Eden Tarafın Tamamen Kusurlu Olması
“Boşanmaya sebep olan olaylarda tamamen kusurlu eş yararına yoksulluk nafakası verilemez (TMK 175 m.) Açıklanan sebeplerle tamamen kusurlu davalı kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesi doğru görülmemiştir.” Y2.HD, T. 29.11.2016, E. 2015/21485, K. 2016/15381;
Yoksulluk Nafakası Yükümlüsünün Ekonomik Durumunun Yetersizliği
“…erkeğin çalışmadığı, sabit bir işinin olmadığı, yeterli ve düzenli gelirinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Kendisi yoksul olan kişi yoksulluk nafakasıyla yükümlü tutulamaz. Gerçekleşen bu durum karşısında davalı kadının yasal koşulları taşımayan yoksulluk nafakası (TMK m.175) talebinin reddi gerekirken, kabulü usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.” Y2.HD., T.25.10.2017, E.2016/5804, K.2017/11677 ;
“…davalı kadının asgari ücret düzeyinde düzenli gelirinin bulunduğu, davacı erkeğin ise 2010 yılı ve öncesinde medikal ürünler pazarlama işi yaparken sonraki yıllarda sahibi olduğu şirketlerin tasfiye sürecine girdiği, alınan bilirkişi raporuna göre bu şirketlerin faal olmadığı, şirket pasiflerinin aktiflerinden daha fazla olduğu, kolluk araştırmasına göre de davacının halen düzenli bir gelirinin tespit edilemediği, kirada oturduğu, adına kayıtlı menkul ya da gayrimenkul bulunmadığı anlaşılmaktadır. Tarafların gerçekleşen bu durumlarına göre Türk Medeni Kanununun 175. maddesi koşulları kadın yararına oluşmamıştır. Kadının yoksulluk nafakası isteminin reddi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.” Y2.HD., T. 16.04.2018, E. 2016/16274 K. 2018/5017;
“…davalı erkeğin şizofreni hastası olduğu, düzenli bir işi ve geliri bulunmadığı anlaşılmaktadır. Kendisi yoksulluk sınırında bulunan davalının müşterek çocuklar için tedbir ve iştirak nafakasıyla yükümlü tutulması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.” Y2.HD., T. 04.11.2015, E. 2015/6275, K. 2015/20394
Dikkatinizi Çekebilir: Medeni Hukuk
Boşanma Kararının Kesinleşmesinden Sonra 1 Yıllık Zamanaşımın
“…Taraflar 06.03.1987 tarihinde evlenmiş, 24.09.2002 tarihinde açılan dava sonucu boşanmalarına karar verilmiş, hüküm 30.06.2004 tarihinde kesinleşmiştir. …görülmekte olan dava ise bir yıllık zamanaşımı süresi geçirildikten sonra 06.11.2006 tarihinde açılmıştır. Davalı vekili süresinde sunduğu cevap dilekçesinde zamanaşımı definde bulunmuştur. Davanın zamanaşımı süresinin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde esasa ilişkin kabul kararının verilmesi doğru görülmemiştir.” YHGK, T.05.05.2010, E.2010/8-231, K.2010/255
Yoksulluk Nafakasının Şartlarının Mevcut Olmaması
“…Tarafların gelir durumları karşılaştırıldığında davacı kadının emekli olduğu, düzenli ve yeterli gelirinin olduğu, hâlihazırda oturduğu bir evinin bulunduğu, bu hâliyle tarafların gelir durumlarının birbirine denk olduğu ve davacı kadının boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceğinden söz edilemeyeceği belirgin olup, davacı kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesi usul ve yasaya aykırıdır.” YHGK, T.09.05.2019, E.2017/1893, K. 2019/546;
“…İzah edilen sebeplerle; davalı-birleşen davacının emekli olduğu, aktif olarak ressamlık çalışmalarına devam edip bu işten gelir elde ettiği, asıl dava tarihinden sonra da adına kayıtlı meskeni akrabasına sattığı, bu hâliyle ekonomik ve sosyal durumu dikkate alındığında boşanmakla yoksulluğa düşmeyeceği aşikâr olup yoksulluk nafakası isteminin reddi gerekmektedir.” YHGK, T.06.02.2020, E.2018/1033, K.2020/103,
Yoksulluk Nafakasının Süresi
“…Kanun, yoksulluk nafakasının süresiyle ilgili hakime herhangi bir takdir hakkı tanımamış, süresini durumun gerekleri ya da haklı sebepleri gözönünde tutarak belirlemeyi de emretmemiştir. Kanun, bu nafakanın “süresiz” olmasını açıkça öngördüğüne göre, takdir hakkına sığınarak nafakayı belirli bir süreyle sınırlamak kanuna açık aykırılık oluşturur. Öyleyse, aylık irat şeklinde takdir edilen yoksulluk nafakasının belirli bir süreyle sınırlandırılması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.” Y2.HD., T. 12.12.2017, E.2016/8859, K.2017/14407,
Yoksulluk Nafakası Talep Eden Tarafın İşinden İstifa Etmesi
“…Davacı kadın, dava dilekçesinde bankada çalıştığını, cevaba cevap dilekçesinde ise çalışmakta olduğu işi bıraktığını beyan etmiştir. Dosya içindeki davacı kadının çalıştığı bankadan gönderilen ihbarnamede davacı kadının 19.11.2014 tarihinde işten ayrıldığı bildirilmiş, dinlenen tanıklar da davacı kadının iş akdinin feshedileceğini düşünerek kendisinin istifa ettiğini beyan etmişlerdir. İşinden kendi isteği ile ayrılan kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilemez. O halde, davacı kadın yararına yoksulluk nafakası takdiri doğru olmamıştır…” Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 24.06.2019 Tarih, 2018/6836 Esas, 2019/7645 Karar
Yoksulluk Nafakası Talep Eden Tarafın Gelirinin Yeterli Olması
“…Tarafların gelir durumları karşılaştırıldığında davacı kadının emekli olduğu, düzenli ve yeterli gelirinin olduğu, hâlihazırda oturduğu bir evinin bulunduğu, bu hâliyle tarafların gelir durumlarının birbirine denk olduğu ve davacı kadının boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceğinden söz edilemeyeceği belirgin olup, davacı kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesi usul ve yasaya aykırıdır…” Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 09.05.2019 Tarih, 2017/1893 Esas, 2019/546 Kararı
Yoksulluk Nafakası Tayininde Kusur Oranları
“…tarafların 16.10.2000 tarihinde evlendikleri, asıl davanın 20.10.2012, karşı davanın 14.01.2013 tarihinde açıldığı, tanık beyanları, mahkemenin bozma öncesi ve bozma sonrası verdiği kararların gerekçesinde de yer aldığı üzere kadının evine yabancı bir erkeğin geldiğinin beyan edildiği, dosyada mevcut tüm delillerin değerlendirilmesi neticesinde davacı- davalı kadının başka bir erkekle sadakatsiz davranış içerisine girdiği, eşini istemediğini söylediği, eşinin yeğenine “söyleyin boşanma davası açsın” dediği, davalı davacı kocanın da, eşine ve ortak çocuğa şiddet uyguladığı, birlik görevlerini yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu duruma göre evlilik birliğinin sarsılmasında davacı-karşı davalı kadın, davalı-karşı davacı erkeğe göre daha fazla kusurludur. Mahkemece tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi ve davacı-davalı kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesi doğru görülmemiştir.” Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 04.07.2019 Tarih, 2017/2417 Esas, 2019/871 Kararı
Yoksulluk Nafakasının Zorunlu Gereksinimleri Kapsaması
“…yoksulluk nafakası var olan yararlardan sadece zorunlu gereksinimleri kapsar. Başka bir anlatımla yoksulluk nafakası (TMK. m. 175) kadının zorunlu gereksinimlerini karşılamak içindir. Yoksa onun evli olduğu zaman ki hayat seviyesini sürdürmesini temin için değil!…kendisine 300 milyar lira tazminat verilen, SSK aylığı bulunan, şirket hissesi olan ve üstelik 30 trilyon liralık malvarlığında katılma alacağı bulunan bir kadına yoksul demek toplumdaki yoksul anlayışına uygun mudur?” YHGK, T.16.05.2007, E.2007/275, K 2007/275;
Yoksulluk Nafakasının Hakkaniyete Uygun Belirlenmesi
“…tarafların sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği ve özellikle ÜFE artış oranları dikkate alınarak TMK.’nun 4. maddesi gereğince; “hakkaniyete” uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.” Y3.HD., T.24.02.2015, E.2014/16604, K.2015/2926
Yargıtay’a Göre Yoksulluğun Tanımı
“…Yoksulluğun hukuksal kavramı mevzuatı mızda tanımlanmamıştır. Belirtmek gerekir ki, yoksulluk ekonomik ve sosyal koşullarla doğrudan ilgilidir. O nedenle, bunu ülkenin ekonomik ve sosyal koşulları altında belirlemek gerekir. Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama, maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkına sahiptir (Anayasa m.17/1). Şu halde, bu temel hakkın tabii sonucu yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek yerinde olur…” YHGK, T.13.03.2015, E.2013/1627, K.2015/1020
Tarafların Ekonomik Durumunun Araştırılması
“…Derece mahkemesinin başvurucunun çalıştığı kurumla iletişime geçerek başvurucunun görevinin ne olduğunu, ek gelir ve diğer ödemelerle birlikte aylık ne kadar gelir elde ettiğini araştırmak suretiyle konuyu aydınlatması mümkün iken bu konuda hiçbir araştırma ve değerlendirme yapmadığı, kararda bu iddiaya yönelik olarak bir gerekçe de ortaya koymadığı vurgulanmalıdır. Başvurucunun söz konusu iddialarını temyiz aşamasında da öne sürmüş olduğu ancak Yargıtay tarafından da bu konuda bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmaktadır.” Anayasa Mahkemesi T.07.11.2019, E.2016/3140, K.2016/3140,
Yoksulluk Nafakasının Arttırılması veya Azaltılması
“…davalı kadının çalışmaya başladığı nazara alındığında, nafaka takdir edilirken taraflar arasında mevcut olan dengenin davalı lehine olumlu yönde değiştiği dikkate alınarak, TMK’nın 4. maddesinde belirtilen hakkaniyet ilkesi gereğince nafakanın uygun bir miktarda indirilmesine karar verilmesi gerekir.” Y3.HD., T. 13.01.2015, E. 2014/12122, K. 2015/552;
“…Söz konusu hüküm gereğince; nafaka miktarının yeniden belirlenmesi için aradan uzunca bir zamanın geçmesi gerekli olmayıp, tarafların gelirlerinde veya küçüklerin ihtiyaçlarında artış olması halinde her zaman artırım istemi ile dava açılabilir. Somut olayda; önceki nafaka takdiri ile bu dava arasındaki geçen süre içerisinde, küçüklerin ihtiyaçlarında artış olduğu, paranın satın alma gücünün nispi de olsa azaldığı bir gerçektir.” YGK, T.17.10.2019, E.2017/455, K.2019/1084
Yoksulluk Nafakasının Kaldırılması
“…Başka erkekle yaşayan kadın için yoksulluk nafakasına karar verilemez.” Y2.HD, T.27.11.2001, E.2001/15361, K.2001/16752,
Yoksulluk Nafakası Ödemekle Yükümlü
“…Ayrıca nafaka yükümlüsü davacının çalışmaması mevcut nafakanın kaldırılmasını gerektirmediği gibi, boşanma dosyası incelendiğinde boşanma kararı öncesinde de davacının çalışmadığı, ancak buna rağmen yoksulluk nafakasına hükmedildiği ve kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır. Davacının ekonomik ve sosyal durumunda boşanmadan önceki koşullara göre olumsuz yönde bir değişiklik olduğu hususu da ispat edilmemiş değildir. O halde, davanın reddi yerine kabulü doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.” Y3.HD, T.10.03.2008, E.2008/846, K.2008/3873
Yoksulluk Nafakasının Arttırılmasının Dayanağı
“…Yoksulluk nafakasının yıllar içinde % 20 arttırılmasına karar verilmiştir. Artırma oranının dayanağı gösterilmediği gibi, belirlenen oran ekonomik koşullarda değerlendirildiğinde fazla bulunmuş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.” Y2.HD, T.24.01.2005, E.2004/15334, K.2005/568,
Yoksulluk Nafakasının Toptan Ödenmesi
“…yoksulluk nafakasının toptan ya da irat biçiminde ödenmesine karar verilebilmesi için, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ile, ödeme gücü ve isteklerinin göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır. Dava dilekçesinde ve aşamalarda davacı kadın, boşanma sonucunda yoksulluğa düşeceği konusunda beyanda bulunmuş; davacı vekili, yoksulluk nafakasının toptan ödenmesine karar verilmesini istemiştir. Davacının gelir durumu, yaşı, bedeni ve fikri kabiliyeti ile evlenme ihtimalinin az olması, öte yandan davalı kocanın ödeme gücü değerlendirildiğinde, somut olayın özelliği itibariyle boşanan eşler arasında mali ilişkinin uzamasının sakıncalı olduğu sonucuna varılmıştır. Hal böyle olunca, Yerel Mahkemece yoksulluk nafakasının toptan ödenmesine karar verilmesi usul ve yasaya uygundur.” YHGK, 29.3.2006, E. 2006/2-69, K. 2006/117
Yoksulluk Nafakasının Kaldırılması
“Türk Medenî Kanunu’nun 176/3. maddesine göre; irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararı ile kaldırılır. Anılan yasal düzenlemeye bağlı olarak; davalının evlenmesi ile yoksulluk nafakası kendiliğinden sona erdiğinden, davacının, kanun gereği kendiliğinden sona eren yoksulluk nafakasının kaldırılması talebi ile dava açmasında hukuken korunmaya değer menfaati diğer bir ifade ile bu davayı açmakta hukuki yararı yoktur. Diğer taraftan davalının evlenmesi ile kanun gereği kendiliğinden sona eren yoksulluk nafakası nedeni ile davacı aleyhine icra takibi bulunulması halinde dahi, davacının icra ve iflas kanunun 16. maddesi uyarınca şikâyet yoluna başvurma imkânının bulunduğu, diğer bir ifade ile bir hakkın, mahkeme kararına gerek olmaksızın, başka bir yolla ve aynı ölçüde güvenli olarak elde edebilmesini mümkün olduğu, bu durumda o hakla ilgili olarak dava açmasında hukuki yararının bulunmadığı açıktır. Bu durumda, Mahkemece; TMK’nun 176/3. maddesi uyarınca yoksulluk nafakasının davalının evlendiği tarihte kendiliğinden sona erdiği, yasa gereği kendiliğinden sona eren yoksulluk nafakasının kaldırılması istemi yönünden davacının bu davayı açmakta veya bu konuda tespit hükmü verilmesinde hukuki yararının bulunmadığı gözetilerek; davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yasal olmayan gerekçeler ile davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bu husu bozmayı gerektirmiştir.” Y3HD, 25.05.2015T,2014/22243E, 2015/9358K
Yoksulluk Nafakası Alacaklısının Evlenmeden Başkası İle Fiilen Evli Gibi Yaşaması
“ Nafaka alacaklısı kadının evlenme olmadan da fiilen evliymiş gibi yaşaması nafakanın kaldırılması için yeterli sebep olduğu gözetilmeden yalnızca davalının resmi nikah yapmadığı gerekçesiyle davanın reddi bozmayı gerektirir” Y3HD,19.12.2012T, 2012/ 21982E, 2012/26155K.
“Dava, yoksulluk nafakasının kaldırılması ve alacak istemine ilişkindir. Davalı nafaka alacaklısı, boşandıktan sonra anne ve babasının yanında kalmaya başladığını, davacının kendisi ile tekrar bir araya gelmeyi önerdikten sonra bir başkası ile birlikte olmaya başlaması üzerine kendisinin de facebooktan ….. ile tanıştığını, hiç bir arada yaşamadıklarını ama bir çocukları olduğunu belirtmiştir. TMK’nın 176/3.maddesi uyarınca; irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır. Davalının nüfus kayıt örneğinden dava dışı ……’dan ….. adlı çocuğu olduğu, babanın çocuğu nüfusta resmi şekilde tanıdığı, aralarında bu şekilde soybağı kurulduğu tespit edilmiştir. Öyle ise mahkemece; somut olayda, TMK’nın 176/3 maddesinde ifadesini bulan “evlilik dışı birlikte yaşama” olgusunun gerçekleştiği gözetilip, davanın kabulüne karar verilmesi alacak istemi yönünden de işin esası hakkında bir inceleme yapılması gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir” Y3HD, 25.05.2017 T, 2016/19650E, 2017/8141K.
Yoksulluk Nafakasının Azaltılması
“Davalının 01.05.2010 tarihinden itibaren vefat eden babasından dolayı yetim aylığı aldığı ve Eylül 2011 dönemi itibariyle davalıya yapılan ödeme miktarının 239,86 TL maaş ile 11,99 TL ek ödemeden ibaret olduğu anlaşılmıştır. Nafaka alacaklısı kadının, elde ettiği gelirin yukarıda belirtilen zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılaması beklenemez. Başka bir anlatımla, davalının eline geçen toplam gelir miktarı, onu yoksulluktan kurtaracak mahiyette değildir. Tarafların sosyal ve ekonomik durumları, ihtiyaçları ve harcamaları dikkate alındığında, yasal düzenlemeler ve Yargıtay İçtihatları doğrultusunda davalı kadının maaş gelirinin bulunması, hakkında hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasını gerektirmez. Bu durum yoksulluk nafakasının indirilmesi nedenidir. Bu nedenle davalı kadın hakkında yoksulluk nafakasının kaldırılması hakkaniyete uygun bulunmamıştır. O halde, mahkemece yapılacak; tarafların sosyal ve ekonomik durumları gözetilip, nafaka takdir edilirken taraflar arasında mevcut olan denge durumu da dikkate alınarak, TMK’nın 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesi gereğince nafaka miktarının makul bir oranda indirilmesi gerekirken, delillerin yanılgılı değerlendirilmesi sonucu yoksulluk nafakasının kaldırılması bozmayı gerektirir”. Y3HD, 13.02.2018 T, 2018/330 E, 2018/993 K
Asgari Ücret İle Çalışılması Tek Başına Nafakanın Kaldırılması Anlamına Gelmemektedir
“Somut olayımızda; davalının kendi isteği ile istifa ederek ayrıldığı iş, her an için sona erdirilebilecek bir iş olup, sabit bir iş değildir. Geçici işlerde çalışmak yoksulluk nafakasının kaldırılmasını gerektirmez. Davalının günümüz ekonomik koşullarında aldığı nafaka ile geçinmesi mümkün olmadığına göre; işe girip çalışması zorunluluk arz etmektedir. Bu nedenle; asgari ücretin yoksulluğu ortadan kaldırmayacağı hususu gözetilmeksizin, davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. O halde, mahkemece yapılacak iş; tarafların sosyal ve ekonomik durumları gözetilip, nafaka takdir edilirken taraflar arasında mevcut olan denge durumu da dikkate alınarak, TMK’nın 4.maddesinde vurgulan hakkaniyet ilkesi gereğince, davalının çalışmasının geçici olup olmadığı, elde ettiği gelirin yoksulluğunu ortadan kaldırıp kaldırmadığı hususu değerlendirilerek karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir“. Y3HD, 22.05.2017T, 2016/18873E, 2017/7629
Yoksulluk Nafakasının Kanuni Düzenlemesindeki “Süresiz olarak” İbaresinin Kaldırılması İçin Anayasaya yapılan başvuruya istinaden Anayasa Mahkemesi’nin kararı
“İtiraz konusu ‘süresiz olarak’ ibaresi, nafaka alacaklısının her zaman ölünceye kadar yoksulluk nafakası alacağı anlamına gelmemektedir. Kanun koyucunun 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 175. maddesinde ‘süresiz olarak’ ibaresine yer vermesinin amacı, boşanmadan dolayı yoksulluğa düşecek olan eşin diğer eş tarafından, şartları bulunduğu sürece ekonomik yönden desteklenmesi ve asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanmasıdır. Evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğinde olan yoksulluk nafakasının özünde, ahlaki değerler ve sosyal dayanışma düşüncesi yer almaktadır. Yoksulluk nafakasının amacı nafaka alacaklısını zenginleştirmek değildir. Yoksulluk nafakasıyla, boşanma sonucunda yoksulluk içine düşen eşin asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanması düşünülmüştür. Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için nafaka talep eden eşin boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olmasının yanı sıra, nafaka talep edilen eşin de nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması gerekmektedir. İtiraz konusu kuralda, boşanma sebebiyle yoksulluğa düşen eşi korumak için diğer eşin, koşulları bulunduğu sürece, herhangi bir süre sınırı olmaksızın yoksulluk nafakası vermesi düzenlenmiş olup bu yükümlülüğün sosyal hukuk devleti ilkesinin gereği olarak getirildiği kuşkusuzdur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.” AYM 17.05.2012T, 2011/136 E, 2011/72 K
Asgari Ücret Seviyesinde Gelire Sahip Olmanın Yoksulluk Nafakasına Etkisi
“Maddede geçen “yoksulluğa düşecek” kavramından ne anlaşılması gerektiği konusunda yasal bir tanımlama olmaması karşısında bu husus yargısal uygulamada kurallara bağlanmıştır. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 gün ve 1998/2-656 E., 688 K.; 16.05.2007 gün ve 2007/2-275 E., 275 K.; 11.03.2009 gün ve 2009/2-73-118 sayılı kararlarında; “yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim” gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların “yoksul” kabul edilmesi gerektiği benimsenmiştir. … Yargıtay’ın yerleşik kararlarında “asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması” yoksulluk nafakasının bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 gün ve 1998/2-656 E., 688 K.; 26.12.2001 gün ve 2001/2-1158 E., 1185 K; 01.08.2002 gün ve 2002/2-397 E., 339 K.; 28.02.2007 gün ve 2007/3-84 E., 95 K.; 16.05.2007 gün ve 2007/2-275E., 275 K.; 11.03.2009 gün ve 2009/2-73 E, 118 K.; 13.05.2009 gün ve 2009/3-165 E., 186 K.; 04.05.2011 gün ve 2011/2-155 E., 2011/278 K. sayılı kararları). Ne var ki, asgari ücret seviyesinde gelir elde edilmesi yoksulluk nafakası bağlanmasına engel değilse de bu durumun nafaka miktarının tespitinde esas alınacağı da unutulmamalıdır. Yoksulluk durumu günün ekonomik koşulları ile birlikte, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek takdir edilmelidir.” YHGK, 4.4.2018, E. 2017/1579, K. 2018/673